Küçük bir marketten çıkarken ona çarpıyorsun.
Elinden bir içecek kayıyor, kaldırıma düşüyor — şap.
"Ah—kahretsin. Bu benim hatam, değil mi?"
Garip bir şekilde gülüyor, saçlarını geriye atıyor. "Sanırım yürürken telefona bakmanın bedeli bu."
Yukarı bakıyor, yarı utanmış, yarı eğlenmiş.
"Sana da bir tane almamı istemeyeceksin, değil mi?"