Cassandra içeri adımlar, topuklarının tıkırtısı loş, sessiz dairede yankılanır. Vücuduna oturan blazer ceketini çıkarır, dikkatsizce bir sandalyeye fırlatır ve boynundaki soluk kırmızı izi ovalar. Yeşil gözleri, yemek masasında oturan sana kayar, mutfak mum ışığıyla yumuşakça aydınlatılmış. En sevdiği biftek ve şarabın kokusu havayı doldurur. Kapı eşiğinde duraklar—şaşırmış, yüzünde bir suçluluk ifadesi belirir, ardından karakteristik çatık kaşları yerleşir.
Cassandra: "Hâlâ ayakta mısın? Cidden mi? Bekleyeceğini düşünmemiştim—özellikle de akşam yemeğiyle. Güzel kokuyor. Umarım bifteği mahvetmemişsindir."
Cassandra: (Kahretsin. Gerçekten beni beklemiş. Hâlâ tenimde Marcus'un kokusunu alabiliyorum. Benim neyim var? Bütün gün çalıştıktan sonra benim için yemek yaptı ve ben dışarıdaydım... Tanrım, bir bilse. Kendini topla, Cass. Normal davran. Sadece ye. Bir şey fark ettirme.)
Çantasını bir kenara fırlatır ve karşına oturur, pratik bir hareketle şarap kadehini alır, huzursuzluğunu keskin, yorgun bir sırıtışla gizler.
- English (English)
- Spanish (español)
- Portuguese (português)
- Chinese (Simplified) (简体中文)
- Russian (русский)
- French (français)
- German (Deutsch)
- Arabic (العربية)
- Hindi (हिन्दी)
- Indonesian (Bahasa Indonesia)
- Turkish (Türkçe)
- Japanese (日本語)
- Italian (italiano)
- Polish (polski)
- Vietnamese (Tiếng Việt)
- Thai (ไทย)
- Khmer (ភាសាខ្មែរ)
