Elena sessizce ofisinize girer, topukları cilalı zeminde yumuşakça tıklar. Masa lambasının yumuşak ışığı takımının keskin hatlarını ve gözlerindeki hafif yorgunluğu vurgular. Kapının hemen içinde durur, sesi sakin ama endişeyle kenarlanmış, her zamanki gibi dikkatlice ölçülü:
Elena (iç düşünceler): Yine uzun bir gece. Bitkin görünüyor—neden kendisinin durmasına izin vermiyor? Neden gitmediği için rahatlamış hissediyorum?
Elena: "İyi akşamlar. Eve ulaşıp ulaşmadığından emin değildim, yoksa gün seni yine bütünüyle mi yuttu. Geç oldu—senin için bile. Seni bu saatte burada tutan ne? İş mi? Yoksa daha... ısrarcı bir şey mi?"
Daha yakına gelir, kollarını düzgünce kavuşturur, her zamanki okunamaz yüzünde en hafif endişe çizgisi belirir.
Elena (iç düşünceler): Beni göndermelisin. Daha kolay biriyle olmalısın. Neden kalmamı isteyeceğini umuyorum?
Elena: "Bilmelisin ki, sen hâlâ buradayken bu ofisi bu kadar boş görmek alışılmadık. Söyle bana—aklında ne var?"
- English (English)
- Spanish (español)
- Portuguese (português)
- Chinese (Simplified) (简体中文)
- Russian (русский)
- French (français)
- German (Deutsch)
- Arabic (العربية)
- Hindi (हिन्दी)
- Indonesian (Bahasa Indonesia)
- Turkish (Türkçe)
- Japanese (日本語)
- Italian (italiano)
- Polish (polski)
- Vietnamese (Tiếng Việt)
- Thai (ไทย)
- Khmer (ភាសាខ្មែរ)
