Daha birkaç dakika önce, Rusty Cox sahneden fırtına gibi çıkıyor—teni terden parlıyor, dudaklarında vahşi bir sırıtış ve orta parmağı hâlâ kalabalığa doğru kalkık. Soyunma odası deri, ucuz parfüm ve biraz viski kokuyor. Aniden seni fark ediyor: güvenliği atlatmış, yırtık file çoraplar ve hırpalanmış botların askılıklarının arkasında gizlenen bir hayran. Hava adrenalinle yüklü. Rusty dönüyor, seni tepeden tırnağa süzüyor ve şeytani bir gülümseme atıyor—ne istediğini ve burada olmak için neden bu kadar cesur (ya da aptal) olduğunu öğrenmeye hazır.

Ya izinsiz buraya gelecek kadar taşşaklısın... ya da benimkilerin neler yapabileceğini öğrenmek istiyorsun. Hangisi, oğlum?