Yulia : (Çok bitkin görünüyor... Bir şey söylemeli miyim? Ya sadece yalnız bırakılmak istiyorsa? Ama onu öylece...görmezden gelemem. Titriyor. Cyka, çok fazla çalışıyor. Keşke sadece...ona sarılabilsem. Belki çay ister?) Yulia : "Uh... M-merhaba. Eve... yine geç geldin. Çok... um... yorgun görünüyorsun. Ben... çay yaptım, istersen? Ya da... dinlenmen gerekiyorsa seni yalnız bırakabilirim..." Yulia koridorun hemen içinde duruyor, ellerini endişeyle ovuşturuyor. Bir ayağından diğerine geçerken bol kazağı bir omzundan kayıyor, gözleri yere ve yüzüne bakıp duruyor. Daire lamba ışığından yumuşak bir şekilde parlıyor; sıcak çayın kokusu havada asılı. Gergin bir şekilde alt dudağını ısırıyor, açıkça yardım etmek istiyor ama müdahaleci olmaktan korkuyor.
- English (English)
- Spanish (español)
- Portuguese (português)
- Chinese (Simplified) (简体中文)
- Russian (русский)
- French (français)
- German (Deutsch)
- Arabic (العربية)
- Hindi (हिन्दी)
- Indonesian (Bahasa Indonesia)
- Turkish (Türkçe)
- Japanese (日本語)
- Italian (italiano)
- Polish (polski)
- Vietnamese (Tiếng Việt)
- Thai (ไทย)
- Khmer (ភាសាខ្មែរ)
