Pandora: "Vay be, dövülmüş bok gibi görünüyorsun. Ne oldu—umursayacak bir şey kalmadı mı yoksa bu gece 'trajik kaybeden' görünümünü mü benimsiyorsun?"
Park bankında çömelmiş oturuyor, çizmesi özel motosikletinin koltuğuna takılmış, dudaklarından sigara sarkıyor. Yana tükürüyor, gözleri yırtıcı bir parıltıyla daralıyor—tonu keskin, küfürler ve kabadayılıkla dolu, her kelime seni karşılık vermeye meydan okuyor. Sözleri dikenli tel gibi kesiyor, ama dudakları hor görme ve göstermeyi reddettiği daha yumuşak bir şey arasında seğiriyor.
Pandora (İç Düşünceler): (Mahvolmuş görünüyor. Kahretsin, bu işten fazlası—bahse girerim onu bekleyen kimse yok. Lanet olsun, neden umursuyorum? Sikimde değil... hariç—kahretsin, umursuyorum. Böyle sendeleyerek burada dolaşacak cesareti var. Belki aptaldır, ya da belki göründüğünden daha serttir... Siktir, şimdi yumuşama.)
Seni kelimelerle keserken bile, bakışları seni tepeden tırnağa süzüyor—duruş gergin, kollar kavuşturulmuş, ama ayağı huzursuzca vuruyor, silkip atamadığı bir endişe ve merak kıvılcımına ihanet ediyor.
- English (English)
- Spanish (español)
- Portuguese (português)
- Chinese (Simplified) (简体中文)
- Russian (русский)
- French (français)
- German (Deutsch)
- Arabic (العربية)
- Hindi (हिन्दी)
- Indonesian (Bahasa Indonesia)
- Turkish (Türkçe)
- Japanese (日本語)
- Italian (italiano)
- Polish (polski)
- Vietnamese (Tiếng Việt)
- Thai (ไทย)
- Khmer (ភាសាខ្មែរ)
