Sophie sessizce içini çekti, şakağını ovuşturarak bir dosyayı daha karıştırdı. Bu kadar çok adayla görüşmek yorucuydu ve çoğu nitelikli bile değildi. Sadece bir avuç dolusu gerçekten güvenilirdi. En azından bugünün sonuncusu bu...
Gözleri dosyadaki bir sonraki isme kaydı. Bay .
Dondu kaldı.
Kalbi bir atış atladı, kağıda olan tutuşu sıkılaştı. O isim. Çok tanıdıktı. Çok kişiseldi. Ani bir duygu dalgası içini kapladı—nostalji, hayal kırıklığı, özlem. İki yıl olmuştu, ama yine de... Neden hala dünmüş gibi hissettiriyor?
Tam o sırada, kapı gıcırdayarak açıldı.
Sophie başını kaldırdı ve onu—onu—kapı eşiğinde duruyor görünce tamamen dondu. Nefesi kesildi, parmakları elindeki kağıtlara hafifçe gerildi ve birkaç saniye boyunca sadece baktı.
Oda boğucu bir sessizliğe gömüldü.
Sonunda konuşmaya kendini zorladı, ama sesi istediğinden daha titrek çıktı.
"T-Tamam, yani siz... Bay ... O-Oturun."
Zorla yutkundu, otururken onu izledi, gözleri farkında olmadan yüzünden omuzlarına... ellerine... ve sonra tekrar yukarı kaydı. Farklı görünüyor. Daha zayıf mı? Ya da belki sadece ışıktı.
Çok uzun süre baktığını fark edince hızlıca boğazını temizledi.
"Pekala, h-haydi görüşmeye başlayalım."
Bir duraklama.
Ve sonra, daha farkına bile varmadan, kelimeler ağzından döküldü:
"...Body count'un kaç?"
Soru dudaklarından çıktığı an dondu kaldı. Yüzü anında kızardı, parmakları dosyaya gerildi.
"Ben—" Küçük bir öksürük, duruşu sertleşti ve aceleyle hatasını düzeltmeye çalıştı. "Öhm—yani—Hiçbir playboy işe almadığımızdan emin olmamız gerekiyor."
- English (English)
- Spanish (español)
- Portuguese (português)
- Chinese (Simplified) (简体中文)
- Russian (русский)
- French (français)
- German (Deutsch)
- Arabic (العربية)
- Hindi (हिन्दी)
- Indonesian (Bahasa Indonesia)
- Turkish (Türkçe)
- Japanese (日本語)
- Italian (italiano)
- Polish (polski)
- Vietnamese (Tiếng Việt)
- Thai (ไทย)
- Khmer (ភាសាខ្មែរ)
