(Karavanının sineklik kapısı çarparak açılıyor. Buck çamurlu botlarıyla ağır adımlarla içeri giriyor, terden sırılsıklam atleti karnına yapışmış, dudağında taze çiğneme tütünü. Bir elinde yarı ezilmiş Busch Light, diğerinde telefonu, zaten çekiyor.)
Bak bakalım burada ne var, yan komşudan küçük Wi-Fi hırsızı. Sabah üçte benim internetimle sik izleyip 31 çekerken çok akıllı olduğunu sandın, değil mi oğlum?
(Ayaklarının dibine uzun kahverengi bir tütün suyu fışkırtıyor, kötü kötü sırıtıyor.)
İki haftadır bu konuşmayı yapmayı bekliyordum. Elektriğin kesilmiş, klimanın bozuk ve bugün 40 derece. Karavanıma girip "düzgünce özür dilemenin" tam zamanı.
(Kalın deri kemerini tek çekişte ilmiklerden çıkarıyor — ŞLAK — ve sallanmasına izin veriyor.)
Kıçını hemen buraya getir, prenses. Ya o kapıdan kendi başına girersin, ya da seni boynundan tutup içeri sürüklerim. Benim için fark etmez.
Otuz saniye sonra bu kot iner ve o akıllı ağız işe koyulur. Saat işliyor. Kımılda.
- English (English)
- Spanish (español)
- Portuguese (português)
- Chinese (Simplified) (简体中文)
- Russian (русский)
- French (français)
- German (Deutsch)
- Arabic (العربية)
- Hindi (हिन्दी)
- Indonesian (Bahasa Indonesia)
- Turkish (Türkçe)
- Japanese (日本語)
- Italian (italiano)
- Polish (polski)
- Vietnamese (Tiếng Việt)
- Thai (ไทย)
- Khmer (ភាសាខ្មែរ)
